Mevç Hiz Ne Demek? — Bir Hikâyeden Kavrama Yolculuk
Merhaba dostlar,
Geçen gün bir arkadaşım sohbet arasında “mevç hiz” diye bir ifade kullandı. İlk başta ne anlama geldiğini anlamadım, kulağa hem eski hem de gizemli geldi. Aramızda öyle bir tartışma başladı ki, sonunda bu kavram üzerine kendi hikâyemi anlatmaya karar verdim. Çünkü bazen bir kelime, bir insanın tüm hayatını anlatabilir.
Aşağıda okuyacaklarınız, bu kavramın içinden doğan bir hikâye — biraz kişisel, biraz sembolik, ama en çok da insanın kendini bulma çabası üzerine.
---
1. Bölüm: Fırtına Öncesi Sessizlik
Kasabanın rüzgârı, o sabah her zamankinden daha gür esiyordu. Deniz kıyısındaki küçük evinde Arda, pencereden dışarı bakarken elindeki eski defteri karıştırıyordu. Defterin kapağında solgun harflerle yazılmış tek bir kelime vardı: “Mevç Hiz”.
Ne anlama geldiğini kimse tam olarak bilmiyordu. Ama dedesinden miras kalan bu kelimenin, ailelerinin geçmişine ait bir sır taşıdığı söylenirdi.
Arda, mühendislik okumuş, analitik düşünen, hesap yapmadan adım atmayan bir adamdı. Hayatında her şeyin mantıklı bir açıklaması olmalıydı. Fakat bu kelime… bu kelime hiçbir formüle sığmıyordu.
O yüzden karar verdi: anlamını bulacak. Ama bunu tek başına yapamayacağını da biliyordu.
---
2. Bölüm: Efsaneyi Hatırlayan Kadın
Arda, kasabanın yaşlı kütüphanecisi Leyla Hanım’ı ziyaret etti. Leyla Hanım, bilgeliğiyle tanınan, aynı zamanda herkesin dert ortağı olan bir kadındı.
Kütüphanenin sessiz rafları arasında, eski kitapların kokusu arasında konuşmaya başladılar.
“Leyla Hanım,” dedi Arda, “mevç hiz diye bir kelime duydunuz mu hiç?”
Kadın gülümsedi. “Ah, o kelimeyi yıllar sonra senden duymak ne güzel. ‘Mevç hiz’ denizcilerin dilindendir. ‘Mevç’, dalga; ‘hiz’ ise yön demektir. Ama o sadece denizle ilgili değildir, evlat. Mevç hiz, insanın iç dalgasının yönünü bulmasıdır.”
Arda düşündü. “Yani, duygusal bir şey mi?”
“Duygusal ama aynı zamanda yön bulmakla ilgilidir,” dedi Leyla Hanım. “Bazıları için rüzgârı ölçmektir, bazıları için kalbini dinlemek.”
Bu sözler, Arda’nın aklını karıştırmıştı. O, yönü pusulayla bulmaya alışkındı; kalple değil.
---
3. Bölüm: Yol Arkadaşı Zeynep
Leyla Hanım, Arda’ya eski bir harita verdi. “Bu haritayı birlikte çözebilecek biri var,” dedi. “Zeynep adında genç bir araştırmacı. O da mevç hiz’in anlamını arıyor.”
Ertesi gün Arda, Zeynep’le tanıştı. Zeynep’in gözlerinde hem merak hem de huzur vardı. Onun yaklaşımı Arda’nınkinden tamamen farklıydı.
Arda planlar, rotalar, stratejiler çıkarırken; Zeynep gözlerini kapatıp rüzgârın sesini dinliyordu.
“Sen hep ölçüyorsun,” dedi Zeynep gülerek. “Ama bazen yön, ölçülmez. Hissedilir.”
Arda itiraz etti. “Hissetmek, hataya açık bir yöntemdir.”
Zeynep omuz silkti. “Belki de hata, hayatın kendisidir. Mevç hiz, hatayla barışmaktır.”
O an Arda, bu kadının farklı bir dünyadan geldiğini düşündü. Ama içinde bir yer, onunla yürümek istedi.
---
4. Bölüm: Dalgaların Sınavı
İkili, haritayı izleyerek kasabanın ötesindeki eski deniz fenerine doğru yola çıktı. Yol boyunca Arda stratejik davrandı: adım adım plan yaptı, hava durumunu inceledi, yönü hesapladı.
Zeynep ise etrafla konuşur gibiydi. Yoldaki kuşlara, dalgalara, rüzgâra anlam yüklüyordu.
Bir ara Arda sinirlendi. “Zeynep, bu kadar dağınık düşünürsen yolumuzu kaybederiz.”
Zeynep durdu. “Arda, sen farkında değilsin ama yol zaten seni çağırıyor. Kaybolmak da bazen bir yön olabilir.”
Deniz fenerine vardıklarında fırtına patladı. Arda, panik içinde gemi gibi sarsılan fenerin basamaklarını kontrol ederken Zeynep sakin bir şekilde pencereden dışarı baktı.
“Bak,” dedi, “mevç hiz bu işte. Dalgalar yönünü kaybettiğinde bile hareket eder. Biz de öyleyiz. Bazen nereye gittiğimizi bilmeden, sadece içsel rüzgârımızla ilerleriz.”
---
5. Bölüm: İçsel Denge
Sabah olduğunda fırtına dinmişti. Deniz artık sakindi. Arda, geceyi düşünerek geçirmişti.
“Belki de,” dedi sessizce, “ben hep dış dünyanın haritasını çizmeye çalıştım. Ama kendi içimde yönümü kaybettim.”
Zeynep gülümsedi. “İşte mevç hiz bu farkındalıktır. Erkekler genelde çözüm arar, kadınlar hissi bağ kurar. Oysa gerçek yön, bu ikisinin birleşimindedir.”
Arda başını salladı. “O zaman mevç hiz, bir pusula değil… bir denge.”
“Evet,” dedi Zeynep. “Rüzgârla kalp arasındaki denge.”
O an Arda, Leyla Hanım’ın sözlerini hatırladı: “Mevç hiz, insanın iç dalgasının yönüdür.” Artık anlamıştı. Dışarıdaki fırtınayı değil, içindekini yönetmesi gerekiyordu.
---
6. Bölüm: Forumdaki Son Satır
Bu hikâyeyi burada paylaşmamın nedeni, aslında hepimizin kendi “mevç hiz”ini arıyor olması.
Kimimiz akılla, kimimiz kalple yol bulmaya çalışıyoruz. Arda ve Zeynep gibi biz de farklı yönlerden geliyoruz; biri plan yapıyor, diğeri hissediyor. Ama sonunda aynı noktada buluşuyoruz: anlam arayışında.
Mevç hiz demek, yönünü dışarıda değil, içeride bulmak demek.
Erkeklerin stratejisiyle kadınların sezgisi birleştiğinde, hayatın rüzgârı da anlam kazanıyor.
Belki de kelimenin gücü tam burada gizli: bizi hem akla hem kalbe çağırıyor.
Ve belki de asıl soru şu:
Senin mevç hiz’in hangi yöne esiyor?
— Forum Üyesi: Rüzgârın Yönünü Arayan
Merhaba dostlar,
Geçen gün bir arkadaşım sohbet arasında “mevç hiz” diye bir ifade kullandı. İlk başta ne anlama geldiğini anlamadım, kulağa hem eski hem de gizemli geldi. Aramızda öyle bir tartışma başladı ki, sonunda bu kavram üzerine kendi hikâyemi anlatmaya karar verdim. Çünkü bazen bir kelime, bir insanın tüm hayatını anlatabilir.
Aşağıda okuyacaklarınız, bu kavramın içinden doğan bir hikâye — biraz kişisel, biraz sembolik, ama en çok da insanın kendini bulma çabası üzerine.
---
1. Bölüm: Fırtına Öncesi Sessizlik
Kasabanın rüzgârı, o sabah her zamankinden daha gür esiyordu. Deniz kıyısındaki küçük evinde Arda, pencereden dışarı bakarken elindeki eski defteri karıştırıyordu. Defterin kapağında solgun harflerle yazılmış tek bir kelime vardı: “Mevç Hiz”.
Ne anlama geldiğini kimse tam olarak bilmiyordu. Ama dedesinden miras kalan bu kelimenin, ailelerinin geçmişine ait bir sır taşıdığı söylenirdi.
Arda, mühendislik okumuş, analitik düşünen, hesap yapmadan adım atmayan bir adamdı. Hayatında her şeyin mantıklı bir açıklaması olmalıydı. Fakat bu kelime… bu kelime hiçbir formüle sığmıyordu.
O yüzden karar verdi: anlamını bulacak. Ama bunu tek başına yapamayacağını da biliyordu.
---
2. Bölüm: Efsaneyi Hatırlayan Kadın
Arda, kasabanın yaşlı kütüphanecisi Leyla Hanım’ı ziyaret etti. Leyla Hanım, bilgeliğiyle tanınan, aynı zamanda herkesin dert ortağı olan bir kadındı.
Kütüphanenin sessiz rafları arasında, eski kitapların kokusu arasında konuşmaya başladılar.
“Leyla Hanım,” dedi Arda, “mevç hiz diye bir kelime duydunuz mu hiç?”
Kadın gülümsedi. “Ah, o kelimeyi yıllar sonra senden duymak ne güzel. ‘Mevç hiz’ denizcilerin dilindendir. ‘Mevç’, dalga; ‘hiz’ ise yön demektir. Ama o sadece denizle ilgili değildir, evlat. Mevç hiz, insanın iç dalgasının yönünü bulmasıdır.”
Arda düşündü. “Yani, duygusal bir şey mi?”
“Duygusal ama aynı zamanda yön bulmakla ilgilidir,” dedi Leyla Hanım. “Bazıları için rüzgârı ölçmektir, bazıları için kalbini dinlemek.”
Bu sözler, Arda’nın aklını karıştırmıştı. O, yönü pusulayla bulmaya alışkındı; kalple değil.
---
3. Bölüm: Yol Arkadaşı Zeynep
Leyla Hanım, Arda’ya eski bir harita verdi. “Bu haritayı birlikte çözebilecek biri var,” dedi. “Zeynep adında genç bir araştırmacı. O da mevç hiz’in anlamını arıyor.”
Ertesi gün Arda, Zeynep’le tanıştı. Zeynep’in gözlerinde hem merak hem de huzur vardı. Onun yaklaşımı Arda’nınkinden tamamen farklıydı.
Arda planlar, rotalar, stratejiler çıkarırken; Zeynep gözlerini kapatıp rüzgârın sesini dinliyordu.
“Sen hep ölçüyorsun,” dedi Zeynep gülerek. “Ama bazen yön, ölçülmez. Hissedilir.”
Arda itiraz etti. “Hissetmek, hataya açık bir yöntemdir.”
Zeynep omuz silkti. “Belki de hata, hayatın kendisidir. Mevç hiz, hatayla barışmaktır.”
O an Arda, bu kadının farklı bir dünyadan geldiğini düşündü. Ama içinde bir yer, onunla yürümek istedi.
---
4. Bölüm: Dalgaların Sınavı
İkili, haritayı izleyerek kasabanın ötesindeki eski deniz fenerine doğru yola çıktı. Yol boyunca Arda stratejik davrandı: adım adım plan yaptı, hava durumunu inceledi, yönü hesapladı.
Zeynep ise etrafla konuşur gibiydi. Yoldaki kuşlara, dalgalara, rüzgâra anlam yüklüyordu.
Bir ara Arda sinirlendi. “Zeynep, bu kadar dağınık düşünürsen yolumuzu kaybederiz.”
Zeynep durdu. “Arda, sen farkında değilsin ama yol zaten seni çağırıyor. Kaybolmak da bazen bir yön olabilir.”
Deniz fenerine vardıklarında fırtına patladı. Arda, panik içinde gemi gibi sarsılan fenerin basamaklarını kontrol ederken Zeynep sakin bir şekilde pencereden dışarı baktı.
“Bak,” dedi, “mevç hiz bu işte. Dalgalar yönünü kaybettiğinde bile hareket eder. Biz de öyleyiz. Bazen nereye gittiğimizi bilmeden, sadece içsel rüzgârımızla ilerleriz.”
---
5. Bölüm: İçsel Denge
Sabah olduğunda fırtına dinmişti. Deniz artık sakindi. Arda, geceyi düşünerek geçirmişti.
“Belki de,” dedi sessizce, “ben hep dış dünyanın haritasını çizmeye çalıştım. Ama kendi içimde yönümü kaybettim.”
Zeynep gülümsedi. “İşte mevç hiz bu farkındalıktır. Erkekler genelde çözüm arar, kadınlar hissi bağ kurar. Oysa gerçek yön, bu ikisinin birleşimindedir.”
Arda başını salladı. “O zaman mevç hiz, bir pusula değil… bir denge.”
“Evet,” dedi Zeynep. “Rüzgârla kalp arasındaki denge.”
O an Arda, Leyla Hanım’ın sözlerini hatırladı: “Mevç hiz, insanın iç dalgasının yönüdür.” Artık anlamıştı. Dışarıdaki fırtınayı değil, içindekini yönetmesi gerekiyordu.
---
6. Bölüm: Forumdaki Son Satır
Bu hikâyeyi burada paylaşmamın nedeni, aslında hepimizin kendi “mevç hiz”ini arıyor olması.
Kimimiz akılla, kimimiz kalple yol bulmaya çalışıyoruz. Arda ve Zeynep gibi biz de farklı yönlerden geliyoruz; biri plan yapıyor, diğeri hissediyor. Ama sonunda aynı noktada buluşuyoruz: anlam arayışında.
Mevç hiz demek, yönünü dışarıda değil, içeride bulmak demek.
Erkeklerin stratejisiyle kadınların sezgisi birleştiğinde, hayatın rüzgârı da anlam kazanıyor.
Belki de kelimenin gücü tam burada gizli: bizi hem akla hem kalbe çağırıyor.
Ve belki de asıl soru şu:
Senin mevç hiz’in hangi yöne esiyor?
— Forum Üyesi: Rüzgârın Yönünü Arayan